28 Ekim 2010 Perşembe

Takıntı - Parti Hayaleti Kısım 3



Kısa bir bekleyişten sonra kitabın parasını ödedim ve kendimi kitapçının cam kapısından dışarı bıraktım. Amanda o sırada sigara içerken, bir yandan yoldan geçen arabaları izliyordu. Bir anlığına aklımdan bu kızla sevgili olabileceğim geçti. Son zamanlarda ne zaman bir kızla muhabbet etsem aklımın bir köşesinde bir ilişki yaşayıp yaşayamayacağım düşünceleri vuku buluyordu. Bilmiyorum neden ama bir süre bu ihtimalleri düşünürken ardından hemen kendime lanet ediyordum. Zengin edebiyatı palavraları vardır ya, hani derler ruh güzelliği önemlidir. Benim için bu kesinlikle koca bir zırvaydı. Dış güzellik hatta abartıp giyim, konuşma tarzı, adı ya da ne bileyim ilgilendiği herhangi bir şey karşımdakine nasıl davranmam gerektiğini kolayca etkileyebiliyordu. Bu yüzden karşı cinsten hemen soğuma ve bir an önce yanından uzaklaşma hislerine kapılan bir yapım vardı. Şimdi tekrar başlıyorduk. Amanda.. Dediğim gibi, kitapçıdan çıktıktan sonraki o kısa duraksamadan sonra aklımdan bir an etkileyici biri olduğu geçti. Görünümü, konuşması, giyimi ve göründüğü kadarı ile edebiyatla ilgileniyor oluşu şimdilik onun lehine hareket etmişti. Eğer bundan sonra her şey yolunda giderse onunla ilişki yaşamamak için hiçbir neden yok gözüküyordu. Yok muydu gerçekten? Kendimi mi kandırıyorum. Nasıl olamazdı ki? Şu an saçma sapan bir ilişkisi olabilir, koyu dindarlığı yüzünden erkeklere uzak davranıyor olabilir, aids ve benzeri ölümcül bir hastalığın pençesinde olabilir yada hararetli bir lezbiyen olabilirdi. En kötüsü koyu dindar, hastalığın pençesinde bir lezbiyen olmasıydı. Tüylerim diken diken oldu. Yani böyle onlarca ihtimal daha vardı. Bu yüzden tekrar ilişki yaşama ihtimallerini kafamdan uzaklaştırdıktan sonra usulca yanına yaklaştım.
“Buradaki işimiz tamam gözüküyor” dedim.
Sigarasından sağlam bir nefes aldıktan sonra kesik kesik sırıtmaya başladı. Sırıtmasını kesip cevap vermesini bekliyordum ki sigaradan tek bir nefes daha aldıktan sonra izmariti o an boş olan yola doğru fırlattı ve “doğrusunu istersen şu an hiç kitap okuyacak havamda değilim” dedi.
Bir an hak verdim kendisine. Şu sıcakta bir yerlerde otururken onunla ingilizce kitap okumaya çalışma havasında bende değildim. Fakat işin gerçeği daha az önce kendisi söylememiş miydi okuma konusunda yardımcı olacağını. Kafam karışmıştı ve ne cevap vereceğime bir an karar verememiştim. Tamam öyleyse bende hiç havamda değilim hadi gidip biraz takılalım dememi mi bekliyordu yoksa entelektüel bir hava takınıp ısrar etmemi mi bekliyordu hiç kestiremiyordum. Ya da canı sıkılmış ve kendi yoluna mı gitmek istiyordu. Buğulu bakışları üzerimde, bir yandan dudaklarını hafifçe yalıyordu.Hava oldukça sıcaktı ve dudakları kurumuş olmalıydı. Dizlerimim bir an titrediğini hissettim. Bir şeyler içmek gerekiyordu. Aslında açtım. Kendimi toparlamaya çalışıp, kafamda kelimeleri toparlarken tekrar söze başladı.
“Yani diyorum bir yerlere otursak ama kitap konusunu hiç açmasak.”
Tekrar kafamda ilişki yaşama konusu canlandı. Edebiyat ilgi alanı olmayabilirdi. Ama kitapçıda ne işi vardı ki? Belki dersle ilgili araştırması gereken bir kitap vardı ve bunun için uğramışken beni görüp etki alanımdan kurtulamamıştı ve ardından gelişen olaylarla bu noktaya gelmiştik. Boş boş yüzüne baktığımı anladığımda toparlanmaya çalıştım ve, “gerçekten iyi olur sıcaktan çatlamak üzereyim” diye cevap verdim. O kesik sırıtışlarında bir iki tane daha fırlattı ve yürümeye başladık. Adımlarına ayak uydurduktan sonra ismini sordum. İşte o anda isminin Amanda olduğunu öğrendim ve garip takıntılarım tekrar kendini göstermeye başladı. Anlaşılan bugün ilişki yaşayacağım kız konusundan uzaklaşamayacaktım. İsmini öğrendikten sonra zihnim tekrar burkulmaya başladı. Ciddi bir ilişkiyi düşünürken karşımdakinin ismi de belirleyici kriterlerimden olmaktaydı. Bu gerçekten bana çok acı veriyordu ama özellikle yabancı isimler canımı çok sıkmaktaydı. Hani şimdi Amanda ile ciddi bir ilişki yaşadım diyelim. Düşünsenize üzerine yaşayacağımız diyalogları. Kulağa hiç hoş gelmiyordu. Amanda aman kimler gelmiş pekte güzelmiş gibisinden Anadolu masalları. Bir an ne kadar aptal olduğumu düşündüm. Gerçekten garip takıntılarım vardı. Kendi ismimi söyledikten sonra memnun oldum derken bile bu yüzden zorlandım. Sonuçta ne suçu vardı. İsmi kendine göre gayet normaldi. Benim gibi hastalıklı bir insanın şu an, sadece bu yüzden birazda olsa memnuniyetsiz olduğunu açıklasam anında basıp giderdi. Düşüncelerimden kurtulmaya çalışırken hafifçe sırıtmaya çalıştım. Soğuk bir şeyler içmek için geniş kaldırımda yavaşça ilerliyorduk. Bir yandan konuşuyor bir yandan da kendisini inceliyordum. Gayet tatminkar bir vücudu ve sevimli bir yüzü vardı. Bu defa kabullenmiştim. Amanda aradığım kişi olabilirdi. Tabi hayat hiç olmadık insanları hiç olmadık yerlerde karşılaştırabiliyor ve sonrasında gösterisine uzun bir süre devam edebiliyordu. Bizim hayatımızda bu hiç uzun sürmeyecekti. Sonuncu perdenin, kaybeden oyuncularıydık..

Hiç yorum yok: