...bir modern zaman hikayesi desek?
5 Ekim 2014 Pazar
Bir kitap insana ne zaman gelir?*
7 Mayıs 2012 Pazartesi
Yarasa Hayaller
1 Aralık 2010 Çarşamba
Usulsüz Yaşam
‘‘Sahibinden satılık eşsiz hayatlar
Hiç kullanılmamış, temiz hayaller
Acil aranan tatlı anılar…’’
Evimin karşısına asılmış olan çeşitli ilanlar gözüme iliştiğinde, ilk başta anlam veremedim..İşi eğlenceye vuran canımız ciğerimiz canki gençlik diye düşünmeden edemedim.…
İlerleyen zamanlarımda kusursuz ve şatafatlı hayatların ve kaybedilmiş onca hayalin ortasında kalıverince anladım tüm tezgahı..
Hiç kullanılmamış temiz hayaller kulağa oldukça hoş gelmekteydi. Acil olarak anılara da ihtiyaç duyabilirdim ama mutluluk parodisine kapılmamak ve sevinç buhranında kaybolmamak adına vazgeçtim diğerlerinden. Duvara asılı olan ilanı kopartıp, üzerinde yazılı olan adreste aldım soluğu. Hayalini duvardan yırtıp alan, içten bir tebessüm eşliğinde civardaki alandan ayrılıyordu.
17 Kasım 2010 Çarşamba
İzah
Sessizliğin içime işlediği zamanlarda yaptığım gibi mutlu olmaya çalıştım. Sigara içtim, televizyon izledim. Bunlar kesmedi votka şişesinin dibinde bulmaya çalıştığım kaybolmuş gülümsemeleri. Her defada hüzne bulandım mutluluktan öte. Sokaktan korktum. Belki de agorafobim vardı ama benim sorunum yabancılaşmaktı insanlara. “Hümanist köpekler sizi.” Benim sözlerim olamazdı. Kapı çaldı, yüreğim burkuldu. Açmadım kapıyı. Israrla çaldı, çaldıkça kulaklarımın ardında zihnimde çınlıyordu. “Evde olduğunu biliyorum” dedi kapının ötesindeki ses. İstemeyerekte olsa kucakladım geleni. İstemeyerekte olsa sessizliğe ortak oldu. Gülmedim, konuşmadım… Korkmuştu anlaşılan, nefes bile alamıyordu. Gözleri sulandı, beyni sarsıldı. Elime geçeceğini sandı. Sonunda gitti. Kalamayacağını biliyordum. Korkak varoluşçu.
İstediğim oldu. Artık tamamen yalnızım. Kapının çalması için bu kadar umutlanacağımı, bu kadar heyecanlanacağımı düşünemezdim.. Kısır bir döngünün, körelmiş bir parçası olarak mutlu olmaya çalıştım. Yemek yedim ama kilo aldım. Sigara içtim ama dumana boğuldum. İçki içtim ama alkole vuruldum. Ölmedim çünkü ölemezdim. Eski bir silah duruyordu önümde ama patlatacak kafam yoktu. Şairin sesi ilişti kulağıma, “Tanrım bir sayfa daha, zihni yüceltmek için.” Elime bir kitap aldım ve okumaya başladım. Vücudum uyuştu ve gözlerim karardı…
NOT:
Parti hayaleti 3 bölüm olarak yayınlandı fakat kitaplaşma sürecinde olduğu için bundan sonra devam etmeyecek. Basılır ya da basılmaz, okunur ya da okunmaz artık bir muamma fakat blogdan çok uzakta.
Çok yakın bir zamanda sessizlik senaryosu ve tütün günlükleri devamlarıyla birlikte sona yaklaşacak. Ayrıca film ve kitap incelemeleri çoğalacak. Belki de hiç olmayacak…
1 Kasım 2010 Pazartesi
Bunny Munro'nun Ölümü
Bunny Munro'nun ölümü Nick Cave'in "Ve eşek meleği gördü"'den 20 yıl sonra yazdığı ikinci eseri. Türkçede Siren Yayınları etiketi ve Avi Pardo çevirisiyle raflardaki yerini aldı.
Bunny Munro kozmetik malzemeleri satan vajina saplantılı bir pazarlamacıdır. Bu saplantısı yüzünden karısı dahil ardında onlarca kurban bırakmıştır. Bunny Munro yanlış bir şeyler yaptığının farkındadır. Zira kitabın açılışı Bunny Munro'nun paranoyası ve ne hata yaptığını düşünmesiyle başlar. Karısının intiharından sonra oğlu Bunny Munro Jr.'ı dahi kabullenemeyecek duruma gelmiştir. Aslında tek düşündüğü vajinadır. Sık sık Kylie Minoque ve Avril Lavigne gibi ünlülerin vajinalarını ve karşısına çıkan her dişinin vajinasını düşünür. Bu saplantılarının peşinden giden Munro karısının ölümünden sonra hayatına istemeyerekte olsa oğlunu da ortak etmek zorunda kalır ve yeteneklerini ona aktarmak için harekete geçer. Esas fikir insanın kendini pazarlamasıdır. Pazarlamanın esas amacıdır bu. Ama bir yerlerde yanlışlık yaptığını hissediyordur ve ne olduğunun farkında değildir. Zaten bu da Bunny Munro'nun beklenmedik sonunu getirir. Sonunun geleceğini o zaten çok önceden bilmektedir. "Ve gece, yakında ölecek olan bir adama yakışır biçimde suskun ve saygılı."
28 Ekim 2010 Perşembe
SSS 2
Sessizlik Senaryosu
Sahne 2
GECE - SOKAK
(Sokakta erkeğin adımlarını takip etmekteyiz. Ayağında kundura tipinde siyah ayakkabı bulunmaktadır. Hızlı hızlı yürümektedir ve ıslak kaldırımda yürürken zorlanmaktadır. Bir süre sadece ayak sesini duyarız ve ayaklarını takip ederiz.)
(Ardından kız ve kendisinin yan yana yürümekte olduğunu görürüz. Erkek yürümekte zorlanıyordur. Sol eliyle kızın sağ elini tutarken, kızı peşinden sürüklemektedir.)
KIZ – Biraz yavaş olsana, her an kayıp düşebilirim.
(Erkek yavaşlamaz ve hala hızlıca kaldırımda yürümektedirler. Bir süre gittikten sonra kızın isteksiz olduğunu anlar ve elini bırakır.)
ERKEK – İstersen burada kalabilirsin. Devam etmek zorunda değilsin.
(Kız nefes nefese kalmıştır. Birkaç kısık nefesten sonra yüzünü buruşturur ve eliyle saçlarını arkaya doğru iter.)
KIZ – Keşke kalabilsem. Keşke ömrümün sonuna kadar buradan ayrılmasam. Bunu düşünebiliyor musun?
(Kız sinirlenmiştir. Bakışları üzgündür ve sesinde sinir hakimdir. Bakışları erkeğin suratındadır. Erkek yere eğilmiş ve dizlerini tutmaktadır. O da nefes nefesedir. Doğrulduktan sonra)
ERKEK – Henüz hiçbir şey için geç değil. Burada kal ve güneşin doğuşunu izle.
(Kız o anda ağlamaya başlar. Anlaşılmayan şekilde söylenmektedir ve bir yandan da ağlamaktadır. Erkek yanına yaklaşmak ister ama ona doğru birkaç yumruk savurur. Bir süre ağlar ve kendine geldiğinde)
KIZ - Bizim için hala güneşin doğacağını mı sanıyorsun...